30 Ekim 2007 — Günümüz
Yüzey suyunun ısınmasıyla su kütlesinin stabil halinin artması su sistemlerini etkileyerek kolloidal özelliklere sahip amorf agregaların daha büyük deniz agregatlarına (müsilaj) dönüşmesine neden olur. Yine şirketlere hava kalitesi kontrolü konusunda tanınan imtiyazların bir sonucu olarak oluşan hava kirliliği yağmur suyunun içeriğindeki ağır metalleri artırarak yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarına ulaşabildiği ölçüde zarar verir. Tehlikeli diğer bir kirletici grubu üretim faaliyetlerinde kullanılan ya da açığa çıkan endüstriyel kimyasallar, sularda asit birikmesine neden olarak mercan, plankton, kabuklu deniz ürünleri gibi birçok deniz organizmasının iskeletleri ve kabukları için önemli bir yapı taşı olan kalsiyum karbonatı bozar. Binlerce çeşit kimyasal uzun mesafeler kat ederek balık ve kabuklu deniz hayvanlarının dokularında birikir ve insanlar dahil daha büyük canlılara geçerek nörolojik sistemleri olumsuz etkiler. Karadaki fosil yakıt faaliyetlerinin yanı sıra denizlerdeki fosil yakıt arama, taşıma faaliyetleri ile gemi taşımacılığından kaynaklanan petrol sızıntıları da kirletici etkenlerdendir. Fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan ağır metaller denizlere, nehirlere ve göllere yağmur yağar olarak yağıyor. Deniz taşıtlarının sintine, kirli balast veya ambar/tank yıkama sularının denize basılması artıyor. Başka bir ekosisteme geçince istilacı hale gelen türlerin denizler arası geçişi artıyor.
Müsilajın mikrobiyal çeşitliliğe ev sahipliği yapma ve deniz hastalıklarını yayma potansiyelini incelemek için deniz suyu çalışmaları son 20 yılda müsilajın sıklaşmasının sıcaklık anomalileri ile yakından ilişkili olduğunu açıklıyor. Deniz suyunda yarım santigratlık bir ısınma etkisini bu denli büyük hissettiriyor. Kaldı ki Marmara’da deniz suyu sıcaklığı bu yıl son 40 yılın ortalamasına göre 2,5 derece daha yüksek. Sıcaklık anomalileri tek başına bir havza ölçeğinde müsilajın meydana gelişini açıklamak için baz alınamayacağı gibi bahsettiğimiz kirlilik gibi sebepleri dışında hidrodinamik rejimin (akış hızı ve su kütlesi) değişimine göre müsilajın büyüklüğündeki artışlar ve oksijen mevcudiyeti de değerlendirilmelidir. Aşırı avlanma, özellikle de trol ile avlanma, bentik biyojeokimyasal döngülerin değişiminden de sorumlu etkenlerden biridir. Makro ve mikro-kirleticiler mikrobiyal döngülerde güçlü bir etkiye sahip olabilir, mikrobiyal hastalıkların ve viral enfeksiyonların artmasına veya ortaya çıkmasına, ekosistem işleyişinin değişmesine neden olabilir. Yine bu kirleticiler hipoksi tetikleyebilir ve daha düşük bir ekosistem esnekliğine (olumsuz etkilerden sonra iyileşme yeteneği) yol açan anoksiyi artırabilir. Müsilajın kendisinin de mikrobiyal çeşitliliği kontrol eden bir etken olma rolünü de atlamamak gerekiyor. Yani, spesifik mikroorganizmaların taşıyıcılığını yapma potansiyeline sahip. Bu yüzden de kirleticilerin doğrudan yaptığı gibi patojenik bakterilerin yayılmasını artırabilir. Marmara’da müsilaj sıklığı ve dağılımını analiz etmek için geçmiş verilere bakıldığında 1920’den önce Adriyatik Denizi’nde yalnızca raporlaması yapılmış müsilajın 1980’den beri Ege ve Tiren Denizlerinde de kayda geçtiğini görürüz. Müsilaj salgınının en fazla görüldüğü bölge Adriyatik Denizi olurken Tiren Denizi ve Ege Denizi ikinci ve üçüncü sırada yer alıyor.
Son 20 yıllık süreçte bakanlık tarafından tesislerin ileri arıtıma dönüştürülmesi sürecinin askıda tutulmasındaki sorumluluğun tamamen otoritelerin kısa vadeli politikalarında olduğu ve özel sektör ortaklıklarına tanınmış ayrıcalıklardan kaynaklandığı bilinmelidir. Bakımı periyodik olarak gerçekleşen, inşası ve işletimi sırasında sorun oluşmamış bir atıksu arıtma tesisinin “sürekli” çalıştırılması gereken üniteleri gerçekten çalıştığında çıkış suyunun organik kirliliği alıcı ortama taşıması beklenmez. Ancak asli görevlerinden biri denetim yapmak olan bakanlığın imtiyazlarına nazır olan firma sahipleri tamamen külfet gözüyle yaklaştığı çevresel sorumluluklarını yerine getirmeyerek atık suyunu arıtmadan alıcı ortama verip su kalitesini kötüleştirmekte bir beis görmüyorlar.
Santraller ve fabrikalar deniz suyunu çekip normalin üzerindeki bir sıcaklıkta kanalizasyona, yani tekrar suyu aldığı kaynağa geri verebiliyorlar örneğin. Tekraren ifade etmek gerekirse yasal mevzuatlar, şirketlerin ne düzeyde doğayı kirletebileceğinin düzenlemeleri olmamalıdır. Bu yüzden organik kirlilik yükü sorunun temelini, arıtmasını çalıştırmayan ve kaçak deşarj yapan işyerlerinin oluşturduğu da bilinmelidir.
Bursa Su Kolektifi üyeleri Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj kirliliği ile ilgili Bursa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasının ardından Bursa Su Kolektifi ‘Denizi Savun‘ etiketiyle başlattıkları kampanyada toplanan yaklaşık bin 500 kişinin imzaları Müdürlüğe teslim edildi.
Etki
Görünür
- Gıda güvensizliği - Sağlık
- Su kirliliği - Çevresel
- Hayvan ölümleri - Çevresel
Potensiyel
- Gıda güvensizliği - Sağlık
- Hastalıklar - Sağlık
- Hayvan ölümleri - Çevresel
- Yeraltı suyu kirliliği - Çevresel
Zaman Çizelgesi
-
30 Ekim 2007
Marmara Denizi’ndeki beyaz madde için uyarı
İzmit Körfezi’nde deniz yüzeyini kaplayan beyaz madde tedirginlik yaratıyor. TÜBİTAK tarafından bir çeşit tek hücreli bitkisel organizma olarak tanımlanan maddenin toplu balık ölümlerine neden olabileceği bildirildi.
https://www.cnnturk.com/2007/turkiye/10/30/marmara.denizindeki.beyaz.madde.icin.uyari/401476.0/index.html